FİKR-İ FİRARİLER

FİKR-İ FİRARİLER
FİKR-İ FİRARİ ( I )

Blog Listem

Bu Blogda Ara

24 Haziran 2010 Perşembe

SABAH ZEYNEP'LE AĞLASIN



SABAH ZEYNEP’LE AĞLASIN


TV-TİYATRO SAHNE SKECİ

Aşağıda yazdıklarımla TV de yayınlanan sabah programı ve benzerlerinin ne kadar uyduruk, kıytırık, zaman öldürücü, kalite arayışından ve içerikten uzak olduğunu ortaya koymaya çalıştım. Malzeme ne kadar basit, yetersiz olsa da reytingler yükseklerde dans etmektedir. Gözyaşı ve ajitasyon ile, ah vah ederek parayı cebe indirebildikleri bir gerçektir. Ne kadar acı ve gözyaşı, reyting o kadar tavanda… Sevgili Reha Muhtar’ın anchorman ( ana haber sunucusu ) olduğu zamanlarda Ateş Hattı programında bir konuğa yönelttiği şu soru gibi: Acı var mı acı? Sen ondan haber ver. Ne kadar acı o kadar reyting. Bu işlerin ve para kazanmanın raconu maalesef acı oldu artık. Meğerse toplumca acıyı ne çok severmişiz. Birbirimizin derdi için ne çok ağlayabilirmişiz. Ağla sevgili yurdum insanı, ağla! Damlaya damlaya göl olur, pardon yani ağlaya ağlaya para olur…

Bu arada Okan Bayülgen’i de kutlamak istiyorum son sinema filminde bu konuyu mükemmel bir şekilde vurguladığından dolayı.

Ağla, gülmeyi beceremeyen, acılara tutkun yurdum insanı, ağla!

Sevgilerimizle…
Yurdunuz insanı Lale ve Müşerref.

Lale SELEN
___________________________________________________________________________

TV-TİYATRO SKECİ

BIR KAHVALTI SAATİ PROGRAMI

Anlatıcı:
-Medya, daha doğrusu televizyon kanalı ile sesini duyurmaya çalışan binlerce insanımız yine bir kahvaltı programına başvuruda bulundular. Eh, ne yapsınlar, başka türlü seslerini duyuramıyorlar ki; kanuni yoldan kapıları kapalı, arka çıkanları yok… Evet, halleri bu işte. Şimdi dinleyelim ve görelim sayın izleyiciler, sevgili konuklar.

Anlatıcı iç ses:
- ( Bu da reyting fırsatıdır bizim için, kaçıracak mıydık yani. Sunucu, yapımcı, ben… gözümüzü kapatıyoruz, sizleri yani paracıkları görüyoruz her an.  Ayağımıza kadar gelen kısmeti tepmek yakışır mı bize? )

Anlatıcının bu girişinin ardından sahnede hazırlanan kapı açılır, elinde sıkı sıkıya yapıştığı gitarı ile koşar adım bir erkek şarkıcı girer içeri ve en hazin şarkılarından birini söylemeye başlar.

Şarkısı bittikten sonra sunucu yanına gelir, sarılarak hoş geldiniz diyerek alkışlar bir süre… Koltuklar boştur. Sunucu şarkının ve şarkıcının reklamını yapar CD’sini gösterir, şarkıcının sahne aldığı mekânı tavsiye eder. Sonra onu otluğa oturtarak sahneye döner.

Sunucu Zeynep:
-Hoş geldiniz benim güzel, nazik, vefakâr, cefakâr seyircilerim, hoş geldiniz. Sizleri ne kadar seviyorum bilemezsiniz. İnanın sizleri çok arıyorum. Hele hafta sonları geldiğinde bir an önce pazartesi gelsin diye bekliyorum sekiz gözle.
Evet, şimdi yine bir hüzünle yeni bir haftaya, yeni programımıza başlıyoruz. Maalesef dünya dönmeye devam ediyor ama ne dert azalıyor ne de keder. İşte biz dertlerinize çare olmaya çalışıyoruz. Sizleri dinliyor, sorunlarınızı düzeltmeye, çözmeye çalışıyoruz.

Birbirinden ilginç ve birbirinden acılı vakalara şahit olacağız bugün de. Maalesef günlük hayatımızda ailelerde eşlere şiddet çoğalmakta. Bu sebeple de bugün aramızda yine eşlerinden ve ailelerinden şiddet görmüş vatandaşlarımız, kardeşlerimiz, konuklarımız olacak. Tanınmamaları ve rencide olmamaları için de yüzlerini kapattık.

( Ağlamaklı bir ifade ile sunucunun çağırdığı dört erkek ürkek adımlarla içeri girer.Gelen erkeklerden biri sunucunun elini öpmeye kalkınca sunucu hırsla elini çeker. Sonra yerlerine otururlar. Gelenlerin kafasına birer kesekağıdı geçirilmiştir, sadece göz kısımları kesilerek açıkta bırakılmıştır.)

Sunucu Zeynep:
-Hoş geldiniz, hoş geldiniz, buyurun oturun. Evet, ilk konuğumuzun derdini kendi ağzından dinleyelim. Acınızı ben deşmek istemiyorum daha fazla, size bırakıyorum sözü, ne kadar isterseniz o kadar deşin kendinizi. ( Tam burada sunucu acıma moduna girer).

Nuri:
- Merhaba, benim adım Nuri. Ben bir kuma kurbanıyım. Resmi nikâhlı eşim ve üç ayrı imam nikâhlı eşim bir olup beni sokağa attılar. Her gün onlardan dayak yedim, kafamda saç kalmadı. Ama yine de hayalleri gözümde tütüyorlar, hasretleri burnumda tütüyor… Çok mağdur durumdayım. Devletten yardım bekliyorum. Günlerdir sokakta yaşıyorum, pislik içinde dolaşıyorum. Koynuma alacak bir tane bile karım kalmadı.

Sunucu Zeynep:
-Aman Tanrım, yani ciddi misin, seni bu duruma kadar mı getirdiler? Sen saçını süpürge ettin, karılarının hepsine gücün yetti bir de dayak mı yedin?

Nuri:
-Şimdi bana yardım edecek misin bacım? Benim kalabilecek bir yere ve bir hatuna ihtiyacım var. Üremem lazım, çoğalmam lazım, devletimizin çoğalması lazım. Devlet bunu istiyor benden. Öyleyse bana biraz yardım eli de uzatır değil mi?

Sunucu Zeynep:
-Evet, her nerede ve nasıl bizi izliyorsanız lütfen bu mağdur adama yardım elinizi uzatın sevgili izleyenlerim. Uzatın ki günlük yaşantısından ve alışkanlıklarından geri kalmasın.

Şimdi gelelim Bilal Bey’e. Buyurun Bilal bey, sizi dinliyorum.

Bilal:
-Baldız bana gaydı.

Sunucu Zeynep:
-Nee?

Bilal:
-Baldız bana gaydı.

Sunucu öksürmeye başlar ve programına devam eder.

Sunucu Zeynep:
-Neco Bey, sizin durumunuzu az evvel yazmış olduğunuz mektupta okudum ve gerçekten çok üzüldüm. Buyurun, sizin ağzınızdan tekrar dinleyelim.

Neco:
-Zeynep Hanım, ben bitmişim, ben karıma yetinemiyorum, bana çok eziyet ediyor. Her gün yemek yapıyorum, mezeler yapıyorum, karımın içki âlemine katkıda bulunuyorum yine dayak yine dayak yiyorum. Her seyrettiği diziden sonra polemiğe giriyor benimle. Oradaki karakterler gibi olmamı istiyor sürekli. Kişiliğimi unutmaya başladım. Her Allahın günü başka biri oluyorum onun için. Kaçıp gideceğim ama gidecek yerim yok. Anam, babam da çekeceksin diyor. Bir kere gittim attılar onlar da beni evden. Madem sen istedin en başta, çekeceksin diyorlar. Bir gün artık dayanamadım modern hayata uymaya karar verdim, metroseksüel oldum. Saçlarımı jöleledim, bacaklarımı tıraş eder oldum, göğsümün kıllarını lazerle aldırdım… O istedi diye tanga bile giydim.

Sunucu Zeynep:
-Peki Neco Bey, eşiniz çok mu içki içiyor, neden tedavi görmüyor?

Neco:
-Bir kere teklif ettim de eşşek sudan gelene kadar beni dövdü.

Sunucu Zeynep:
-Sizin eşşeğiniz de mi var?

Neco:
-Ne eşşeği ya lafın gelişi o.

Sunucu Zeynep:
-Sonra…

Naci:
-En kötüsü karım içip içip alem yapıyor, beni kız arkadaşlarına satıyor. Ben de insanım, makina değilim ki. Bir de formumda olmayınca onu rezil ediyorum diye beni duvara bağlayıp kırbaçlıyorlar hepsi birden.

Sunucu Zeynep:
-Yani sado- mazo usulü gibi mi?

Naci :
-Her neyse, sado- mazo mudur nedir işte öyle yapıyorlar. Vitamin kaybından geçenlerde hastanelik oldum. Doktorlar dalga geçti, beni sapık sandılar. Bilmezler ki benim neler çektiğimi. Bir de Hastanedeki hasta bakıcı ve hemşire çekti beni odaya.

Sunucu Zeynep, konuşmaya başlamak için tam ağzını açtığında araya yine Bilal girer.

Bilal:
-Baldız bana gaydı.

Sunucu Zeynep :
-Eee… anladık kaydı tamam.

Evet sayın izleyicilerimiz, her zamanki gibi, şimdi size alt yazıda geçtiğimiz telefon numaralarını aramanızı istiyorum. Size bugünkü sürprizim bir cep telefonu, Yam- Yam Shop’tan, en son model bir cep telefonu… Lütfen bizi aramaya devam edin. İçinizden biri bugün bu güzel hediyeye sahip olacak. Ve, veeee ve ilk arayana Never Come Back Airlines’dan bir uçak bileti ve tatil fırsatı… Ne güzel değil mi?

(Alt yaz olarak bir kız çocuğu telefon numarasını yerde sürükleyerek geçer. Fakat telefon numarası seyircilere değil sahne tarafına dönüktür. Sunucu öfkelenir).

Sunucu Zeynep:
-Kızım bu ne, uyuyorsun ayakta. Numara bana bakıyor, çevir çevir onu çabuk, çevir. Çıldıracağım ya, nerden buluyorsunuz bunları böyle.

( Kız numarayı doğru yöne çevirir, bunu yaparken de sunucuya seyirciler görmeden dilini çıkarır ve yoluna devam eder).

Sunucu Zeynep:
-Evet, gelelim son konuğumuza.

(Bilal yine araya girer).

Bilal:
-Baldız bana gaydı.

Sunucu Zeynep:
-Ay inanmıyorum ya, bozuk plak gibi aynı şeyi tekrarlayıp duruyor. Tamam anladık…

Sunucu Zeynep:
-Efendim, bir reklam aramız var. Malum buna mecburuz, sizi bunaltsa da çileden çıkarsa da bu böyledir. Sponsorlarımızdan yararlanabilmemiz için reklamlar uzun uzun seyredilecek. Ne düşündüğünüzü biliyorum. Hiç bir yararı yok, ama sinirden kaşınsanız da, kızsanız da bunalsanız da izleyeceksiniz. Hahahhaaaaa…

‘’Reklamlar!’’ diyen ilgi çekici bir kadın sesi duyulur ve yine az önceki dil çıkaran kız ‘’ Reklamlar ‘’ yazan bir pankart ile sahnenin önünden aval aval seyirciye bakarak yürür geçer.

(Bu arada arka planda sunucu yönetmenle didişmektedir).

_ Ay, sinirden patlayacağım şimdi. Kimse aramıyor. Ne oldu, hatlarda bir bozukluk mu var? Çok az kişi aradı. Para girmiyor. Bana para getirecek malzeme ve arayanlar lazım. Uyuz uyuz konukları doldurmuşsunuz içeri. Kimse de lafa karışmıyor, ajite etmiyor. Acı istiyorum ben, daha çok acı… Bak bakalım yüzüme Reji.. yeterince acı var mı? Şimdi konuklar gelecek içeri… bitti mi reklamlar? Başlıyorum, tamam…

.

Reji: 5…4…3….2…yayındayız.

Sunucu Zeynep:
-Buyurun İlhan Bey sizi dinleyelim şimdi de.

İlhan:
-Bacım, ben töre kurbanıyım, yani beni vuracaklar. Köyde ailemin istediği kızla evlenmedim diye peşimdeler hepsi. Başka bir kadına kaçtım. Şimdi bütün köy peşimde. Namus davası diye tutturdular. Önce abimin eşi olan kadına vermek istediler abim ölünce. Kadın benden 20 yaş büyük. Aile oturmuş karar vermiş işte. Kadın odun gibi, kesin abimin de başını o yemiştir..Sonra ben de sevdiğime kaçtım. Şimdi öldürecekler beni.

Sunucu Zeynep:
-Vah vah, ay inanamıyorum, töre uğruna ne kararlar veriliyormuş. Yirmi yaş da az değil hani. Sarkmış, buruşmuş olmalı sanırım. Bu ne ya? senelerdir aynı dava… Önce abisiyle evlen sonra kardeşiyle. O kadına da yazık değil mi, hiç söz hakkı yok mu? İnsan kaynının koynunda nasıl zevk alır ki… Şey pardon, çok özür dilerim, birden kendimi kaybettim. Öhö.öhö..Peki şimdi nasıl ve nerde yaşıyorsunuz?

İlhan:
-Karımın dayısının evinde kalıyoruz. Anadolu yakasında, Üsküdar’daki evinde. Çarşı içi, Solak Sinan mahallesinde.

Sunucu Zeynep:
-Evet, şimdi bu zavallı adama yardım eli uzatmanın zamanı geldi. Lütfen kendisi ile irtibata geçin ve ona yardım elinizi uzatın. Devlet büyüklerimizi de yardıma çağırıyorum.

Bilal yine araya girer.

Bilal:
-Baldız bana gaydı.

Sunucu Zeynep:
-Hasbinallah.

Sunucu yerinden kalkar, arkadan hafifçe jenerik müziği duyulmaktadır. Artık sunucu programın son konuşmalarına geçecektir.

Sunucu Zeynep:
-Evet, sayın izleyicilerimiz, yine bir programın sonuna geldik.Yine acılarınızı paylaştık…Yarına tekrar yeni acılarla görüşmek üzere hoşça kalın, her zaman bizimle kalın sizi seviyorum… Yarınki programa telefon ile katılacak izleyicilerimize olağanüstü bir sürprizimiz var, Ham Shop’tan bir cep telefonu ve yanına ben, ama bu sefer ücretsiz…

Herkes gider en son Bilal kalır, aval aval etrafına bakar, sahnede yalnızdır.Ve yine aynı sözünü tekrarlar.

Bilal:
-Baldız bana gaydı.

( Ardından sahne biter).

Yazan: Lale SELEN
Metin editörü: Müşerref ÖZDAŞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder